12 Kasım 2012 Pazartesi

Vazgeçmek ve kalmak arası...



Hayatımda bir kez gittim ben ama vazgeçmedim, kalarak da gitmedim ama, gerçekten gittim. Biliyorum cümleler fazla klişe oldu ama bu aşk ve o adam klişe değildi, galiba öyle olmayınca anlatılan cümleler klişe oluyor, bilemiyorum.

Neyse ben özledim seni, bu sefer arkadaşım olan seni değil, sevgilim olan seni özledim. Üzgünüm ama oldu. Üzerime yük bindirmeni değil, üzerimdeki yükü almanı özledim. Beni dinlemeni özledim, konuşmasam bile, konuşturmak için diretmemeni özledim, ve tüm bunları yaparken terslensen bile yanımda olmanı özledim, çünkü ben de aynısını yaptım hep. Ne çok sessiz gecemiz oldu, hiç konuşmadığımız, sabahladığımız ne çok gecemiz. Konuşmadın hiç ve konuşturmaya da çalışmadım. Sen anlattın ben dinledim aslında hep, bazen de ben anlattım sen dinledin, konuşmadan.

Neden gittin ki adam, beni bırakıp nerelere gittin ki... Yokluğunda zor birçok şey ama en zoru bazen bir şarkıyla ya da bir olayla aklıma gelen anılar yüzümde gülümseme yarattığında onu karşıdaki kişiye anlatamamak, o anı içinde yaşamak zorunda kalmak.

Yokluğunun acısı geçmiyor, dinmiyor, kaç gün geçti, hâlâ en derinde duruyor. Bağıra bağıra ağlamak istiyorum hergün, zamanında yapmadığım için. Biri çıksın ve beni anlasın istiyorum artık ama biliyorum kimse anlamayacak. Ben yine içime akıtacağım gözyaşlarımı, çünkü insanlar için birini kaybetmek çok kolay ve o yüzden anlayamıyorlar nedenini.

Olsan da günışığım desen, olsan da göz göze geldiğimiz de o gün kar yağıyordu desek, olsan da beraber film izleyip, beğenmediklerimize sil bunu diyip, beğendiklerimiz üzerine saatlerce konuşup hatta biz çekseydik nasıl çekerdik diye tartışsak. Olsan da mevsim yine kış olsa ama her daim güneşli olsa...